Çok basit bi şey istedim ben… çok basit… her gün binlerce kez olur… bir bebek doğar… hayatın mucizesi… ama ben yapamıyorum…”Leyla… hayat ondan hiçbir şeyi esirgemedi, güzel geçen bir çocukluğu oldu, ilk aşkıyla evlendi, onu hala çok seven Yavuz’la.
Bütün sırlarını bilen, en zor anlarında bile onu yalnız bırakmayan bir dostu var: Emel. Leyla, en sevdiği işi yapıyor, anaokul öğretmeni, her gün etrafında onu çok seven ve çok sevdiği çocukları var. Ama hayatında bir tek şey eksik. Aşkının meyvesi… Leyla’nın çocuğu. Emel… hayat ona Leyla’ya davrandığı kadar iyi davranmadı. Daha küçük bir çocukken ailesini bir trafik kazasında kaybetti. Çok büyük bir aşka bağlı olduğu kocası Ali onu aldattı. Susmak yerine hayatını yerle bir etmek pahasına onu, işini ve evini terk etti. Güvendiği bir tek insan vardı. Ailesini kaybettikten kısa bir süre sonra bulduğu, dostu, kardeşi, sırdaşı, annesi, ablası Leyla. Leyla ve Yavuz tekrar tekrar denemelerine rağmen bir çocuk sahibi olamadılar. Leyla’nın vücudu izin vermedi her gün tekrarlanan hayatın mucizesinin gerçekleşmesine. Leyla’nın son hamileliği de düşükle sonuçlanınca sarsıcı gerçekle yüzyüze kaldılar. Leyla’nın çocuk doğurması mümkün değil artık. Hayattaki en büyük hayali gerçekleşmeyecek artık. Kollarına aldığı minik canlıya “Bebeğim” diyemeyecek. Ölmeyi bile aklından geçiriyor Leyla. Aklından geçirmekle kalmıyor… Ölüme yürüyor da… Ama bir adım kala Emel durduruyor onu.Emel olmasa… Emel o sihirli cümleyi söylemese belki de o adımı atacak. “İzin ver yardım edeyim…Bebeğini ben taşıyayım…”Leyla o son adımı atmıyor. Hala bir umut var. Leyla ve Yavuz’un bebeği, Emel’in karnında büyüyecek. Leyla en sonunda onu kollarına alıp “Bebeğim” diyebilecek…mi?